ALEVILIKTE ULU OZANLAR

ALEVILIKTE YEDI ULU OZANLAR KIMLERDIR


ALEVILIKTE YEDI ULU OZANLAR KIMLERDIR

 

Yedi Ulu Ozan, Alevîlik'te söyledikleri deyişler ile Alevi inancını halka anlatan ve yaşadıkları dönemden bugüne Zakirler ve sözlü edebiyat ile ulaştıran kimi hükümdar-şair, kimi halktan bir çoğu Ehli Beyt soyundan gelen kişilere denir

Cemlerde okunan deyişlerin tamamına yakını bu ozanlara aittir

Yedi Ulu Ozan; değişik tarihsel dönemlerde yaşamış Aleviliği gerek içerik olarak gerekse edebi olarak en iyi ifade eden 7 kişiden oluşan ozanlardır. Bu ozanlar adeta Aleviliğin tanınması açısından Aleviliğin kart adresleridir.

 

YEDI ULU OZANLAR :

*Seyyid İmâd'ed-Dîn Nesîmî (14. yy.)
*Yemini (15. yy.)

*Fuzûlî (16. yy.)
*Şah İsmail Hatai (16. yy.)
*Virani (16. yy.)
*Pir Sultan Abdal (16. yy.) '

*Kul Himmet (16. yy.)

 BAZI KAYNAKLARDA HALLACI MANSUR'U DA BU LISTEYE KOYAR

 

 Bu yedi ulu ozana Aleviliği teorileştirenler de diyebiliriz. Bu ozanlar Alevilik felsefesini en iyi şekilde dile getirmişlerdir. Bu ozanların şiirleri, söyledikleri sözler Aleviler için adeta kanun sayılmıştır. Cemlerde en çok bu ozanların deyişleri çalınır, şiirleri okunur. Bu ozanların şiirleri ve deyişleri günümüzde de popülerdir. Buradan da anlaşılacağı üzere bu ozanlar aradan geçen tarihi silmişler, güncelliğinden hiç bir şey kaybetmeden günümüzde de Alevilerin moral ve direnme gücü olan şiirleri, deyişleriyle ölümsüzleştirmişlerdir. Sanırız bu konuda yanlış bir anlaşılma mevcut. Bazı kimseler Alevi ozanların sayısının yedi ozan ile sınırlandığını düşünmekte, söylemekteler. Bu bir yanılgıdır. Alevilerde şüphesiz ulu mertebesine gelecek daha nice ozanlar var. Yalnız bu ozanlar semboldür. Kimse Alevi ozanların sadece bu yedi ulu ozan ile sınırlı olduğunu sanmasın. Bu yedi ulu ozan diğer ozanların temsilcisi, sözcüsü, sembolü konumundadırlar

 

1-) SEYYİD NESİMİ (1369 – 1417)  

Bağdat’ın Nesim Kasabası’nda yetişmiş, Diyarbakır bölgesine yerleşen Türkmenlerdendir. Halep’te Hallac-ı Mansur’un düşüncelerinin iz sürücüsü olduğu için kafir sayılıp derisi yüzülerek öldürülmüştür.Nesimi, Hurufi’dir. Fazlullah Hurifi’ nin görüşlerini benimsemiştir. Varlık birliği görüşünü savunan, kişi ile tanrı arasında bir nitelik yükleyen inanç arasında bağlantı kurar. Tanrının yetkin (Kamil) insanda görüldüğü tasavvufi görüşünü benimser.Başlıca eserleri Türkçe ve Farsça divanlardır. Azeri asıllı Türkmenlerdendir. Hallac-ı Mansur inanç ve felsefesini dile getirdiği için, derisi yüzülerek 1417 yılında Halep’te (Suriye) şehit edilmiştir. (Bazı tarihler ise bu şehadetin 1403 yılı olduğunu yazarlar).

 

Hâr içinde biten gonca güle minnet eylemem

Arabi Farisi bilmem, dile minnet eylemem

Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi

iblisin talim ettiği yola minnet eylemem

 

Bir acaip derde düştüm herkes gider kârına

Bugün buldum bugün yerim, Hak kerimdir yarına

Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına

Rızkımı veren Huda'dır kula minnet eylemem.

 

Ey NESİMİ, can NESİMİ ol gani mihman iken

Yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken

Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken

Yeryüzünün halifesi hükümdara minnet eyleme


Ben yitirdim ben ararım Yâr benimdir kime ne Gâh giderim öz bağıma Gül dererim kime ne

 

Gâh giderim medreseye Ders okurum Hak için Gâh giderim meyhaneye Dem çekerim kime ne

 

Sofular haram demişler Bu aşkın şarabına Ben doldurur ben içerim Günah benim kime ne

 

Nesimî'ye sordular li Yârin ile hoş musun Hoş olayım olmayayım O yâr benim kime neNesimi

 

 

2-) ŞAH HATAYİ (Şah İ smail) (1487 – 1524)

Yedi Ulu’lardan Şah Hatayi; 1487 yılında İran-Erdebil’de doğdu. Anadolu’daki Alevi cemlerinde nefesleri en sık yer alan ululardandır. Babası Şeyh Haydar, anası Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kızı Alemşah Halime Begüm Sultan’dır.Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’le 19 Mart 1514’de yaptığı Çaldıran’daki savaşı kaybetti. Bu onun için sonun başlangıcı oldu. 1524’de 37 yaşında iken Azerbaycan’da Hakk’a yürüdü. Cenazesi Erdebil’e götürülerek, dedesi Şeyh Safiyüddi’nin türbesi yanında toprağa verildi.Şah Hatayi çok iyi bir eğitim almıştır. Hz. Ali ve Hacı Bektaş Veli üstüne pek çok içtenlikli nefesler yazmıştır  

Alevi inancında 7 Ulu Ozandan biri olan Şah İsmail Hatayi, Azeri asıllı Türkmen’dir. 1487 yılında Güney Azerbaycan’ ın Erdebil kentinde doğmuştur. Alevilerin Cemlerinde deyişleri en çok okunan 7 Ulu Ozandan biridir. Şah İsmail Hatayi, 1500 yılında Erzincan’nın SarıkayaYaylasında, Seyyid Ocakları mensubu Dedeler ile Türkmen aşiret ve oba beylerinin katıldığı büyük Türkmen kurultayına başkanlık etmiş ve 9 Eylül 1502 tarihinde de Tebriz’de “Safevi Türkmen Kızılbaş Devletini” kurmuştur. Osmanlı padişahı Yavuz’ la 19 Mart 1514’ te yaptığı Çaldıran Savaşını kaybetmiş, 1524‘te 37 yaşında iken Azebaycan’ da Hakk’a yürümüştür. Kabri Erdebil’ dir.

 

 Kırklar Meydanına Vardım     Gel Beri Ey Can Dediler     İzzet İle Selam Verdiler     Gel İşte Meydan

 

Şah Hatayi'm Nedir Halin Hakk'a Şükr Et Kaldır Elin  Gıybetten Kese Gör Dilin  Her Kula Yeksan Dediler

 

 

 

Bugün mâtem günü geldi

Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Senin derdin bağrım deldi

Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

 

Kerbelâ’nın önü yazı

Yüreğimden çıkmaz sızı

Yezîdler mi kırdı sizi

Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

 

Kerbelâ’nın yazıları

Şehid düştü gâzîleri

Fatma ana kuzuları

Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

 

 Kerbelâ’da biter yonca

Boyu uzun beli ince

ŞAH HATAYİ’m kasârınca

Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

 

 

 

Erenler cemine her can giremez

Edep ile erkan yol olmayınca

Her kamberim diyen kamber olamaz

Şahın kanberine kul olmayınca

 

Arama uzakta vardır yakını

Gerçek olan talip bulur hakkını

Yüklemezler sana yolun yükünü

Bükülü kametin dal olmayınca

 

ŞAH HATAYİ m eder bu sırrı beyan

Kamil midir cahil sözüne uyan

Bir baştan ağlamak ömüre ziyan

İki baştan muhip yar olmayınca

 

 

3-) FUZULİ (1504 – 1556 )

Asıl adı Mehmet olan Fuzuli; 1504 ‘de Kerkük’te doğdu. Kerkük’te Bayat Türkmen boyunun Karyağdı soyundan gelmektedir.Şiirlerini hem Türkçe, hem Arapça hem de Farsça yazan Fuzuli’nin en başarılı eserleri Türkçe yazılmış olanlarıdır. Fuzuli; yalnızca Türk ve Fars edebiyatında değil, dünya klasikleri arasında da saygın bir yer almış ozandır.Bir gönül eri olan Fuzuli; yaşamı süresince Kerbela ve Bağdat çevresinden ayrılmamış, bir süre Hz. Ali’nin türbesinde türbedarlık yapmıştır.

Kitaplar Fuzuli’nin en büyük dileğinin Kerbela’da ölmek olduğunu yazar. Fuzuli yakın çevresine Hz. Hüseyin’in türbesinin yanında toprağa verilmeyi ve mezarına taş konulmamasını vasiyet etmiştir. Kendisi veba hastalığı salgınında Hakk’a yürümüş ve vasiyeti yerine getirilmiştir.Kerbela Olayı’nı anlatan “Hadikat-ü Süeda” (Mutluların Bahçesi) en önemli eserlerindendir... Fuzuli’nin en önemli yapıtı Kerbela katliamı da anlatan “Hadikat’üs - Süeda” (Saadete Erenlerin Bahçesi, Leyla ile Mecnun vs.) adını taşıyan çalışmaları arasındadır. Fuzuli, Osmanlı divan edebiyatının tek Alevi şairidir.

 

Gayr ile her dem nedir seyr-i gülistân ettiğin; Bezm edip halvet kılıp yüz lütf-u ihsân ettiğin? Ahd bünyadın mürüvvetdir mi virân ettiğin! Hani ey zalim bizimle ahd-u peymân ettiğin?

Cürmümüz noldu ki bizden eyledin bizârlık Biz gâmın çektik, sen ettin özgeye gâm-harlık Sizde adet bu mudur, böyle olur mu yârlık! Hani ey zalim, bizimle ahd-u peymân ettiğin?

 

Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan murâdım şem´i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım Uyadır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı

Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

 

4-) YEMİNİ (15. yüzyıl sonu-16 yüzyıl başı) Yemini 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın ilk yarısında Tuna Irmağı yörelerinde yaşadı. Çeşitli kaynaklar tarafından asıl adının Ali olduğunu, Akyazılı İbrahim Dede zaviyesinde hizmet ettiğini ve “Yemini” mahlasını kullandığını yazar. Demir Baba Velayetnamesi’nde adı “Hafız Kelam Yemini” olarak geçer. Bundan da Kuran’ı ezbere okuduğu anlaşılır.

Hz. Ali’nin mitolojik yaşamını konu edinen Faziletname adlı kitabı 7300 beyitten oluşmaktadır. Kitap bir erdem kitabıdır. Bu kitap, Hz. Ali’nin yaşamının, Ehlibeyt ve Ali sevgisinin yoğun işlendiği temel eserlerinden biridir. Bu eseri Kitab-ı Erdem (iyi ahlak kitabı) olarak niteleyenler kitaptaki doğruluğu, dürüstlüğü, alçak gönüllülüğü yaşam biçimi ve inanç biçimi haline getirmesinden dolayı Yemini’ye daha bir saygı duyarlar. Alevi inancında 7 Ulu Ozandan biri olan ve asıl adı Fazıl oğlu Mehmet tir

 

 

Dediler ki keramet kanı Hayder Dayanmaz derdimin derrnanı Hayder

Kamu mümin’lerin kalbinde mihrin Olubdur dini hem imanı Hayder

Hakk’ın kudreti sende ayandır Velayet mülkinin sultanı Hayder

İmamü’l Müttekinsin bellü bayık Erenler merdinin merdan’ı Hayder

Cemad’a dil verirsin emr-i Yezdan Verir nutkun ölüye canı Hayder

 

Dediler ki keramet kanı Haydar

Dayanmaz derdimin dermanı Haydar

Hakkın kudreti sende ayardır

Velayet mülkünün sultanı Haydar

Kanın müminlerin kalbinde mührün

Erenler merdinin merdanı Haydar

Yemini dert bende kıl inayet

Delalete koyma gel onu Haydar


 5-) VİRANİ (16.yüzyıl)

Doğum ve ölüm tarihi belli olmayan Virani’nin; 16. yüzyılda Eğriboz adasında doğduğu söylenir. Hurufiliği benimsemiş bir Bektaşi ozanı olan Virani; bir süre Necef’te Hz.Ali’nin türbesinde türbedarlık hizmeti vermiştir.Virani; Balkanlarda Demir Baba’dan babalık icazeti almış, Hz. Ali tutkusunu dile getiren çok sayıda şiir yazmıştır.Bazı araştırmacılar, yazılarında Virani’nin aruz vezni ile 300’e yakın şiir söylediğini ve koca bir divan oluşturduğunu bildirerek Ozan’ın az çok öğrenim görmüş olduğunu belirtirler.Virani’ye göre, evrende ve bütün nesnel varlıklarda görünen Hz. Ali’dir. Alevi inancında 7 Ulu  biridir

 

 

Şaha doğru giden bir kervan gördüm

Şahım beni katarına almıyor

Yalvardım yakardım darına durdum

Yalvaranın kusuruna kalmıyor

 

Yalvaralım bizi katara ala

Korkunçlu bellerde yardımcı ola

Metahının nargı gelmiyor dile

Peşin ister veresiye olmuyor

 

Bezirgan yol tutmuş malı damgalı

Yuzbin harici gelse ayıramaz onu

Bezirgan başımdır mürşitim Ali

Mekan ister viraneye konmuyor

 

VİRANİ'm dahildir ol bezirgana

Canım kurban icindeki canlara

Hakkın ınayeti katara uyana

Oda her kuluna nasip olmuyor

 

 

Kudret kandilinde parlayıp duran,

Muhammet Alinin nurudur vallah.

Zuhur edip küffar askerin kıran,

Elinde zülfikar Alidir billah.

 

Elinde zülfikar, altında düldül,

Önünde Kamberi dilleri bülbül,

Hazreti Fatima cennette bir gül,

Ona sırrın dedi Hak Habibullah.

 

Zuhur etti imam Hasan, Hüseyin,

Onların nurundan ziyalandı din,

Kırk pare bölündü Zeynel Abidin,

Tutarız yasını hasbeten Lillah.

 

Muhammed Bakır’la Cafer-i Sadık,

Şahım Musa Kazım, hem Rıza dedik,

Tarikat adabiyle cismimiz yuduk,

Hak dedi: Müminin kalbi Beytullah.

 

Taki, Naki imamların civanı,

Hasan-ül Askeri cismim sultanı,

Elinde hücceti, Mehdi devranı,

Vakit tamam oldu gönderir Allah.

 

VİRANİ’yem niyazım var üstada,

Elinde zülfikar hem ehli gaza,

Bin bir dondan baş gösterdi Mürteza,

Biz bir bildik, dedik: Allah eyvallah


 

 6-) PİR SULTAN ABDAL (16. yüzyıl)  DÖNEN DÖNSÜN BEN DÖNMEZEM YOLUNDAN DIYEN Pir Sultan Abdal’ın 1500 yıllarında doğduğu tahmin ediliyor. Doğduğu yeri ise kendisi şiirlerinde, “Benim Aslım Horasan’dan Hoy’dandır” diyerek belirtiyor.Asıl adı Haydar olan Pir Sultan Abdal’ın Sivas’ın Yıldızeli’ne bağlı Banaz Köyü’nden olduğu söylenir. Pir Sultan’ın yaşamı Alevi Bektaşi toplumunun söylencelerine dayanır.Şiirlerinden ise Safevi Devleti hükümdarı Şah İsmail’in oğlu olan Şah Tahmasb zamanında yaşadığı anlaşılır.Pir Sultan Abdal, döneminin toplumsal sorunlarına eğilmiş, bunları kendisine konu edinmiş, çıkış yolları aramış, yer yer şiirini sanatını da bu uğurda aracı yapmış bir ozandır. Bu nedenle halkla, halkın sorunlarıyla özdeşleşmiş ve bütünleşmiştir.

Pir Sultan Abdal, Osmanlı zulmüne karşı Anadolu halkının sıkılmış yumruğudur. Haksız gidişe “dur” diyen bir haykırıştır. Alevi İnancı’nda 7 Ulu Ozandan biri olan Pir Sultan Abdal, 15. Yüzyılda yaşamıştır. Asıl adı Haydar olan Pir Sultan Abdal’ın Sivas’ ın Yıldızeli ilçesine bağlı Banaz köyünde yaşadığı  bilinmektedir. Yaşam öyküsü Alevi / Bektaşi toplumunun deyiş ve söylencelerine dayanır. Osmanlı İmparator’luğunun haksızlık ve zulümlerine karşı, SafeviKızılbaş Devleti’ni savunan Pir Sultan, döneminin toplumsal sorunlarını kendisine konu edinmiş, Deyiş, Mersiye ve Nefes’lerle halkı bu uğurda motive etmiş ve ileri düzeyde etkilemiştir

Gurbet elde bir hal geldi başıma, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir. Derman arar iken derde düş oldum, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.

 

Huma kuşu yere düştü ölmedi, Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı. Dedim yare gidem, nasip olmadı, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.<p> </p>Kağıda yazarlar ufak yazılar, Anasız olur mu körpe kuzular? Derdi yüreğinde olan sızılar, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.<p> </p>Abdal Pir Sultan'ım böyle buyurdu, Ayrılık donların biçti, giydirdi. Ben ayrılmaz idim, felek ayırdı, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir.


GELİN CANLAR BİR OLALIM


Gelin canlar bir olalım, Münkire kılıç çalalım, Hüseyn'in kanın alalım, Tevekkeltü taalallah.

 

Özü öze bağlayalım, Sular gibi çağlayalım, Bir yürüyüş eyleyelim, Tevekkeltü taalallah.

 

Açalım kızıl sancağı, Geçsin Yezid'lerin çağı, Elimizde aş bıçağı, Tevekkeltü taalallah.

 

Mervan soyunu vuralım, Hüseyn'in kanın soralım, Padişahın öldürelim, Tevekkeltü taalallah.

 

Pir Sultan'ım geldi cuşa, Münkirlerin aklı şaşa, Takdir olan gelir başa, Tevekkeltü taalallah.


 

 7-) KUL HİMMET (16. yüzyılın ikinci yarısı)

Kul Himmet; Tokat’a bağlı Almus ilçesinin bugünkü adı Görümlü Kasabası olan Varsıl Köyü’ndendir. 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşamıştır. Kul Himmet bütün nefeslerinde Hz.Ali, 12 İmamlar ve Hacı Bektaş Veli’yi büyük bir içtenlikle anlatır.Kul Himmet’in nefesleri de diğer ulu ozanların nefesleri gibi her Alevi ceminin vazgeçilmez nefesleri arasındadır.İyi bir tekke ve tarikat eğitimi gören Kul Himmet’in, Pir Sultan Abdal’a bağlı olduğu, onun çevresinde yetiştiği, müridi olup O’nu izlediği şiirlerinde açıkça ortaya çıkar.Halk ozanlarında Alevi Bektaşi olmayanlar bile onun etkisinde kalmış, ona yakınlık göstermiştir.Kul Himmet; tarikat ışığında beliren insan sevgisini Hacı Bektaş Veli üzerinde yoğunlaştırarak nesnel duruma getirmiş, tanrı kavramını bir varlık olan insanla özdeşleştirmiştir    Alevi inancında 7 Ulu Ozandan biridir

 

Düştüm Yine Bir Derde

Düştüm yine bir derde Gönlüm niçin eğlenmez Kararım yok bu yerde Gönlüm niçin eğlenmez

 

Himmet bir aşık kuldur Bu yol bir acep yoldur Halimi bilen oldur Gönlüm niçin eğlenmez


Seyyah Olup Şu Alemi Gezerim


Seyyah olup şu alemi gezerim Bir dost bulamadım gün akşam oldu Kendi efkarımca okur yazarım Bir dost bulamadım gün akşam oldu

 

İki elim gitmez oldu yüzümden Ah ettikçe yaşlar gelir gözümden Kusurumu gördüm kendi özümden Bir dost bulamadım gün akşam oldu

 

Bozuk şu dünyanın temeli bozuk Tükendi daneler kalmadı azık Yazıktır şu geçen ömüre yazık Bir dost bulamadım gün akşam oldu

 

Kul Himmet üstadım ummana dalam Gidenler gelmedi bir haber alam Abdal oldum şah giyindim bir zaman Bir dost bulamadım gün akşam oldu

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol