BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

BUNLARI HİÇ DUYDUNUZ MU / BİLİYOR MUSUNUZ?

İnsan yaşamı boyunca uyku sırasında yaklaşık 70 böcek ve 10 örümcek yiyor... özellikle ter ve nefes kokusuna gelen böcekler ağzımızın içinde neler olduğunu emrak ediyor... özellikle yemekten sonra kalan yiyecek parçacıklarına bayılıyorlar... bu yüzden ortalama bir insan yaşamı boyunca 70 böcek yutuyor ama farkında olmuyor. Gelelim pusulayı kim icat etti sorusuna...

Pusulayı Milattan sonra 100 yılında Çinliler icat etti. Manyetik bir ortamda serbest bırakılan bir objenin kuzeye yöneleceği prensibinden hareketle pusulanın keşfi gerçekleşti... pusula ayrıca uçak ve gemilerin yön bulmasında yardımcı oluyor

Bir kilogram ağırlığındaki bir cismin okyanusun en derin noktası olan Mariana Çukuru'na ulaşması tam bir saat alıyor. 
İkinci Dünya Savaşı'nda ABD'liler, yarasaları ilk defa bomba ikmali için kullanmayı denemişler. 

Tavuğun ne renk yumurtlayacağını kulak memelerinin rengine bakarak anlamak mümkündür... Eğer kulak memeleri beyazsa yumurtası beyaz, kırmızıysa yumurtası kahverengi oluyor.

Cam neden saydam dır...
Cam şaşılacak derecede basit bir maddedir. Dünyanın her köşesinde rahatça bulunabilen kum, kuvars ve sodadan meydana gelmiştir. Fakat camın asıl şaşırtıcı özelliği ne tam bir sıvı ne de gerçek bir katı oluşudur. Aslında sıvıya daha yakındır, çünkü atomik yapısındaki düzen sıvılardaki rasgele düzeni andırır. Katıların atomlarının kristal yapısı ise düzgündür.

Katı bir cisimde atomların bir diziliş düzeni vardır. Yani bu diziliş düzeni belli aralıklarla kendini tekrarlar. Camda ise bu özellik yoktur. Çok kuvvetli mikroskoplarla yapılan incelemelerde bile camın yapısında hiç bir kristal oluşumuna rastlanmaz. Aradasırada görülen bazı kristaller ise camdaki kusurlardır. 

Cama çok ağdalı bir sıvı diyebiliriz. O kadar ağdalıdır ki, normal dış etkenlerde bile şeklini değiştirmez. Bir sıvıda iç sınırlar bulunmadığından camın içinden geçen bir ışık demeti kırılma ve yansımaya uğramaz, doğrudan geçer. Bu nedenle bir cama baktığımızda arkasındakileri olduğu gibi görürüz. Işık sadece camın yüzeyini aşarken hafifçe kırılır.

Cam saydamdır, su da saydamdır, öyleyse donmuş su olan kar taneleri niçin beyazdır ve niçin kar örtüsü saydam değildir? Bir cismin üzerine gelen ışığın tümünü yansıttığında beyaz, hepsini tutup hiçbirini yansıtmadığında siyah renkte göründüğünü biliyoruz. Cam saydamdır ancak kırıldığında, tuzla buz olduğunda yerdeki küçük cam parçaları yığını beyaz renkte görünür, çünkü her bir cam parçası ışığı değişik yönde geçirmektedir.
 

20 lik dişlerimiz neden geç çıkıyor? Yabancıların “akıl dişi” de dedikleri yirmi yaş dişleri geç çıktıkları gibi, çoğu kez problem de yaratırlar ve diş hekimlerince derhal çekilmeleri önerilir. Aslında çiğnemede pek fonksiyonu da olmayan bu dişler bize henüz yiyeceği pişirerek yemeyi keşfedemeyen atalarımızın mirasıdır. Onların çiğ yiyecekleri yemek için daha kuvvetli bir çeneye ve dişlere ihtiyaçları vardı.

Zaten diğer bütün dişlerimiz de aynı anda çıkmaz. Önce süt dişleri çıkar. Onlar döküldükten sonra ön dişler ve köpek dişleri çıkar sonra da azı dişleri. Yirmi yaş dişleri bu sırayı biraz gecikerek takip eder. Bütün bu olaylar olurken de çenemiz gelişmeye devam eder, ancak 20 yaşını geçtikten sonra yirmi yaş dişlerine çene kemiğimizde yer açılır.

İnsanlık geliştikçe yirmi yaş dişine de çenemizde o kadar az yer kalıyor, yani insanın evriminde çene gittikçe küçülüyor. Bu nedenle bazı insanlarda bu dişler hiç çıkmadan gömülü olarak kalabiliyor. Yerine tam oturamadığından çürüyebiliyor, iltihap yapabiliyor. Bir fonksiyonu olmadığından da diş hekimleri çekip almayı tercih ediyorlar.

Görevleri sadece çiğnemek olmasına rağmen dişlerimizin içinde sinirler de vardır. Bu sinirler dişlerimizle ilgili acı, ağrı ve ısıyı beynimize iletirler. Yani dişimiz çürürse sinir bir problem olduğu konusunda beynimizi ikaz eder ama nedense bu ikazı diş çürüdükten, iş işten geçtikten sonra yapar, diş hekimleri de o dişi kurtarmak için önce sinirini alırlar.

Ateş böceği nasıl ışık saçıyor? Sıcak yaz gecelerinde bizim köyün dağlarında, kuytuların, çalılıkların süsüdür... onları seyrederken kendinden geçer insan... yaylaların kevenleri arasında yada ardıç çalılıklar yakınlarında bulur oynamak için elimize aldığımızda bir süre sonra sönmeye başlardı...  agustos böceklerinin ince ve tiz nameleri, gece kuşlarının telaşlı kanat çırpıntıları, hepsi adeta bir senfoni oluşturur... aslında bu böceğin verdiği ışığın ateşle sıcaklıkla bir ilgisi yoktur... bilimsel adı soğuk Işıktır. Bu ışık olayı, moleküler seviyede kimyasal bir işlemdir... bazı moleküllerin ayrışarak daha yüksek enerjili hale geçebildikleri ve bu fazla enerjiyi ışığa dönüştürebildikleridir. Ateş böceğinin karın bölgesindeki ışık organında bulunan guddelerden ışık elde etmede rol alan iki ana kimyasal madde üretilmektedir. Fakat onlar da tam olarak ışık vermeye yetmediği için böceğin ışık bölgesine yakın solunum organının ışık verme anında burayı oksijenle beslemesi gerekmektedir. Bazı türlerde sadece erkeği kanatlıdır ve uçma yetisine sahiptir. dişisi kanatsızdır ve çalı diplerinde görülebilir. fakat her iki cins de ışık yayabilir... böceğin ışık vermesi karın kısmında bulunan fosforlu maddenin vücut sıvıları ile bir çeşit kimyasal tepkimeye girmesi neden olmaktadır.

Çinliler yiyeceklerini niçin çubukla yerler?
Çinlilerin yemek yeme alışkanlıklarının yiyeceklerini çok küçük parçalar halinde yemelerinden çubuk kullandıkları anlaşılıyor. Çinde eskiden yalnızca zenginler masada otururlardı. Halkın çoğunluğu tabakları ellerinde yemek yerdi. Bir elleriyle tabaklarını tutar, öteki  elleriyle çubuk kullanarak beslenirlerdi. Hızla artan nüfus yüzünden yiyecek sıkıntısı çeken çinliler önlerindeki yiyeceği küçük parçalar halinde çoğaltarak yiyorlardı. O zamanlar ağaç sıkıntısı nedeniyle de tahta kullanımı kısıtlıydı. Masa kullanımı bu yüzden çok zordu. Çubuklar fildişinden ve kemikten yapılırdı.

Dünyanın en çok söylenen şarkısı hangisidir?
Bu şarkı yaş günlerini kutlayan “Happy birthday to you” dur. Şarkının asıl kaynağı Amerika’lı iki kız kardeşe aittir. Orijinal adı “Good Morning to All” yani ” hepinize günaydın”dır. Daha  sonra güftesi değiştirilerek bütün dünyaya yayılmıştır. Fakat telif hakkı kardeşlere aittir, onlardan sonra da Warner Chappel müzik şirketine geçmiştir. Müzik ticari amaçlı kullanıldığı zaman şirkete ödeme yapma zorunluluğu vardır.

İnsan korkunca niçin dişleri birbirine vurur?
Bir insan büyük bir tehlike veya korku verici olayla karşılaşınca vücudu otomatikman savunmaya geçer. Diğer canlılarda olduğu gibi dişler ve çene savunmanın ana mekanizmalarıdır. İşte bu nedenle ilk insanlardan gelen kalıtımsal yapıdan dolayı önce çene ve dişler harekete geçer. Çenedeki kaslar titrer, bu da sanki dişler birbirine vuruyormuş gibi görüntü verir.

Akıl ile zeka arasında fark nedir?
Akıl yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneğidir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir. Zeka ise bir olayı önce anlama, ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yataneğidir. Genel olarak 12 yaşına kadar gelişir, 20 yaşına kadar sürer sonra sabit kalır. Zeka bir insanın her türlü olay karşısında aynı yeteneği gösterebileceği anlamına gelmez. Bir besteci müzik yapıtını aklıyla değil zekasıyla yaratır. Fakat en basit matematik problemini çözemeyebilir. Sonuç olarak zeka, ruhsal olaylara, algı ve hafıza yeteneğine, tutkulara, eğilimlere göre farlılıklar gösterir. Akıl somut olarak ölçülemez, zeka IQ denilen testle ölçülebilir.

Dolunay insan davranışlarını etkiler mi?
İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Eskilerin Ay’ın dönemlerine bağladıkları boş bir inancın günümüze uzanan bir varsayımıdır. Bilim adamlarının yaptıkları bütün çalışmalar bu görüşün boş olduğunu kanıtlamıştır. Ay, dünyadaki okyanusların gel-git denilen suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzdaki suyun oranı , okyanuslardaki su miktarıyla kıyaslanamaz. Yani Ay’ın çekim gücü insanı etkileseydi yalnız dolunayda değil her gün olması gerekirdi. Dolunayda ayın parlaklığı da pek önemli bir etken değildir. Çünkü gönderdiği ışık miktarı Güneş’in gönderdiğinin 600 binde biri kadardır.

Niçin gözyaşı dökeriz?
Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlerle ağlar. İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir sonucudur. Aslında gözlerimizin salgı bezlerinden gelen gözyaşı koruma amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyen Darwin’dir. Daha sonra yapılan deneyler sonucu görüldü ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamıştır.

Üç yaşından daha önce olanları için hatırlamıyoruz?
Bilim adamları geçmiş deneyimlerimizi saklayan hafızamızın beynimizde anı veya öykü şeklinde organize olduğunu ileri sürüyorlar. Üç yaşından küçükler bu şekilde iletişim kurma yeteneğine sahip değiller. Öykü ve anılarını anlatamıyorlar. Yer ve karakter kavramlarını anlamıyorlar. Üç yaşından küçükler düzgün konuşabildikleri, anlayış, seziş ve hafıza yeteneklerine sahip oldukları halde tüm olanları bir bütün olarak şekillendiremiyor, öyküye dönüştüremiyorlar. Uzun vade hafızamız ne yaptığını ne yapıldığını 3-4 yaşlarından sonra kaydetmeye başlıyor.

Yumurtanın niçin bir tarafı yuvarlak, diğer tarafı sivridir?
Kabuğu üzerinde ortalama 2 bin ila 10 bin delik bulunduran yumurtalar... buz dolabına konmadan yıkandığı takdirde doğal koruyucu tabakasını kaybeder. Bu nedenle yumurta kullanılacağı zaman yıkanmalıdır. Yumurtalar eğer köşeli olsalardı kenarları dayanıklılık bakımından çok zayıf olurdu. En dayanıklı geometrik şekil küredir ama bu şekildeki yumurta yuvarlanacak olursa nerede duracağı belli olmaz. Yumurta yuvarlanınca düz gitmez. İnce tarafı üstünde dairesel bir yol çizer. Başladığı yere yakın bir noktada durur. Yani düz bir yerde kaybolması olanaksızdır. Yumurta, tavuğun yumurta kanalında küre şeklindedir. İlerlemesi sırasında arkada kalan dairesel kasların büzüşerek hem yumurtayı ileri iterler hem de bu kısmına baskı yaparak konik biçimini sağlarlar. Yumurtanın şeklinin nedeni de budur. Sürüngenlerde bu düzenek olmadığından yumurtaları küresel biçimdedir. Çiğ yumurta ile kaynamış yumurta arasındaki farkı öğrenmek istiyorsak kaynamış olanı masa üzerinde döndürmek gerekir... kaynamış olanı birkaç tur atmasına rağmen çiğ olan yumurta masa üzerinde daha çok tur atacaktır.

Develerin hörgüçlerinde ne var?
Genelde hörgüçlerinde su olduğu ve uzun yolculuklarında bu suyu kullandıkları söylenir ama doğru değildir. Develerin hörgüçlerinde 30-35 kg kadar yağ bulunur. Yiyecek bulamadıkları zaman bu enerjiyle hareketlerini sağlarlar ayrıca yağ çöl sıcağına karşı koruma görevi de yapar. Develer suya az gereksinim duyarlar. Burun mukozaları insana göre 100 kat daha büyüktür. Soluk alırken havadaki nemin üçte ikisini kazanabilirler. Su kaybını da dokularından kaybederler, kandaki su etkilenmez. Uzun yolculukta suzuz kalan devenin hörgüçlerindeki yağ erimeye başlar.

Çinlilerin gözleri niçin çekiktir?
Yalnız çinlilerin değil, Orta ve Güneydoğu Asya’da yaşayanların, japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı bütün dünyada aynıdır. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik yada nogay gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde yaşadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da rüzgara karşı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.

Kumaşlar yıkandıktan sonra niçin çeker?
Aslında kumaş ıslanınca liflerin şişmesi sonucu kumaşın biraz uzaması gerekmektedir. Ama bükümlerin açılarındaki deformasyonun yarattığı çekme kuvveti daha fazla olduğundan sonuçta kumaş boydan kısalır. Kumaş yıkandıktan sonra kurutulduğunda şişmiş lifler eski durumlarına gelirler. Ama kumaş ilk ölçülerine dönemez. Su, yüksek ısı, çalkalama, sabun hepsi kumaşın çekmesini kolaylaştırır. Kumaş birkaç kez yıkandıktan sonra ölçüleri belli bir dengeye ulaşır ve ondan sonra yıkandığında çekmez.

Niçin otellerin kapıları döner kapıdır?
Döner kapıların tek amacı enerji tasarrufudur. Büyük binaların içerleri devamlı olarak ısıtılır. Açılan normal kapıdan içeri soğuk hava rahatlıkla girer. Eğer normal kapı kullanılırsa hava değişimi nedeniyle klimalar veya motorlar yeniden çalışacaktır. Özellikle çok kişinin girip çıktığı otel veya benzeri binalarda enerji tasarrufu için döner kapı kullanılır. Döner kanatlar sıcak havanın dışarı çıkmasına, soğuk havanın da içeri girmesini engeller... ayrıca girip çıkanlar için pratik kullanımı vardır... düner kapılı olan binalarda insanlar bir birleriyle daha az çarpışırlar.

Uluslararası İmdat çağrısı olan S.O.S harflerinin anlamı nedir?
Çok kişi 'Save our Ship' gemimizi kurtar...'Save our Soul'... ruhumuzu kurtar 'Stop Other Signals' diğer sinyalleri sözcüklerinin kısaltılmışı sanırlar ama bunlarin hiçbiri doğru değildir. Tamamen telgraf zamanından kalma mors alfabesiyle ilgilidir. İmdat çağrısının çok kolay akılda tutulabilmesi için 1908 de üç çizgi, üç nokta, üç çizgi olan S.O.S seçilmiştir.

Doktorlar niçin dizimize çekiçle vurur?
Bir sandalyeye rahatça oturup bacak bacak üstüne atarken doktor dizkapağının hemen altına, kası kemiğe bağlayan tedoma minik lastik bir çekiçle vurduğu zaman bacak ileri fırlar. Bu reflekste baldır kaslarındaki duyu sinirleri kasın genişlemesine tepki verir ve yeni sinir sinyalleri oluşturarak kaslara hafif bir basınç uygulandığını ve gerildiklerini omuriliğine iletirler. Omirilik ise bu basınca dayanabilmesi için kasların kasılması gerektiğini bildirir, bacak tekrar geri hareket eder. Refleks, beyin denetiminden geçmeksizin, yani beyin devrede olmadan doğrudan omuriliğin komutlarıyla gerçekleşmektedir. Diz kapağı refleksi omuriliğin işleyişi konusunda bilgi veren önemli bir tanı yöntemidir.

Tükenmez kalemin dolmakalemden farkı nedir?
Kalemin tarihi yazınınkinden dahada eskidir... ilk insanlar sivriltilmiş çakmak taşlarıyla duvar resimleri yapmışlardır. Mürekkepli metal kalemler Romalılar tarafından biliniyordu. Tükenmez kalem adı ile bilinen bilye uçlu kalemin ilk modeli 1880 yılında yapıldı fakat rağbet görmemiştir. Uçakların gelişmesiyle gündeme tekrar gelir. Uçaklar 2-3 bin metreye çıkınca hava basıncı oldukça azalır. Dolmakalem mürekkebi basınç nedeniyle dışarı akarak kağıdı yada giysiyi lekeler. 2ci Dünya Savaşı’nda askeri uçaklarda kullanılan tükenmez kalem sonradan yaygınlaşmıştır. Tükenmez kalemlerde mürekkep kağıda pirinç uçtaki yuvaya yerleştirilmiş minik bir bilye aracılığıyla aktarılır. Fakat dolmakalemin özelliği seçkin ve yazıyı kaliteli kılmasıdır.

Evlerimizdeki sinekler kışın nereye gidiyor?
Sineklerin her türü kışın ortadan kaybolur. Havaların ısınmasıyla birlikte ansızın ortaya çıkarlar. Sinekler ısıya karşı çok hassastır. Güneş bulutun arkasına girdiği zaman oluşan ısı düşmesinden etkilenirler. Kış günlerinde yaşama şansları yoktur. Ölmeden önce yumurtalarını toprağa veya kuytuya gömerler. Larva ve yumurtalar soğuktan etkilenmez. Yaz sıcakları başlayınca yumurtalar çatlar ve yine sinekli günler başlar.

Termos nasıl sıcak sualrı sıcak, soğuğu soğuk tutuyor?
Tek nedeni vardır, vakum... yani boşluk... ve izole katmanları... bir termosta içiçe geçmiş iki kap vardı... dıştaki metal bir kap olup içteki genellikle bir cam şişedir. İkisinin arasındaki hava ise boşaltılmıştır. Tam olmasa da üreticiler tarafından elde edilebilen tam bir boşluk vardır. Vakumlu bir ortamda hava molekülleri olmadığından ısı iletilemez... cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde kalır. İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi olmaz... böylece termosa konan sıvı sıcaksa sıcak, soğuksa soğuk kalır.

Bardaktaki buzlar niçin birbirlerine yapışırlar?
Buzun erimesi için yalnızca sıcaklık değil basınç da önemlidir... dağlardaki buzulların kayma nedeni de budur. Basınçla alt tabaka erir ve kayma oluşur. Bir kabın içinde yada bir bardakta üst üste duran buzların her biri altındakine değdiği noktada bir basınç oluşturur ve bu noktada çok küçük kısım erir. Buradan hareket eden su yanda iki buz küpçüğünün birleştiği noktada tekrar donar. İki buz parçası kaynak yapılmışcasına bir birlerine yapışır ve orada bir daha erime olmaz.

Bir hafta niçin 7 gündür?
Babilliler 7 günlük haftayı zaman birimi olarak kullanıyorlardı. İlk çağlarda bilinen
beş gezegen ile güneş ve ayın sayısının 7 oluşu bu sayıyı gizemli ve uğurlu kılıyordu... daha sonra dinlerde göğün 7 kat oluşu ve doğadaki ana renk sayısının 7 oluşu, müzik notalarının 7 oluşu sayının önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa takvim yapısını değiştirerek hafta sayısını 10 yaptı ama kabul görmedi. Rusya 5 günlük hafta uygulamasına geçti, o da tutulmadı... en sonunda bir hafta yine 7 gün olarak kaldı.

Erkek ve Kadın arasındaki önemli fark ve ayrıcalıklar...

İki cinsin de vücut ve organ yapılarıyla ilgili gerçekleştirilen bir araştırma ilginç sonuçlar ortaya koydu... buna göre, kadınlara göre daha ’su’lu ve ‘kan’lı olan erkek, boyda, kiloda ve el uzunluğunda karşı cinse fark atarken, kadına oranla daha kısa yaşıyor...

-Erkeğin beyni yüzde 14 oranında daha ağır. Erkeğin kalbi de daha büyük ancak, yavaş atıyor. Erkeğin kalbi dakikada ortalama 72, kadının kalbi ise 80 kez çarpıyor. Erkeklerde 4.5 litre kana karşılık, kadınlarda 3.6 litre kan bulunuyor.

-Erkek vücudunun yüzde 60-70′i sudan ibaret iken, kadınlarda ise bu oran yüzde 50-60 arasında. 

-Erkekler hareketsiz vaziyette, vücudun metrekaresi başına ortalama 39.5 kalori, kadınlar ise 37 kalori yakıyor. Erkek günlük 2 bin 700 kaloriye, kadın ise 2 bin kaloriye ihtiyaç duyuyor.

-Erkeklerde, kadınlarınkinin yarısı kadar yağ dokusu var. Kadınlarda yağ dokusu vücudun yüzde 27’sini, erkeklerde yüzde 15′ini oluşturuyor. Kadın vücudunda erkeklerden 3.5 kg daha fazla yağ bulunuyor.

-Erkekler, hayatları boyunca ortalama olarak kadınlardan 40 gün daha az hastalanıyor.
-Erkeklerin toplam 1.8 metrekare, kadınların 1.6 metrekare derisi var.

-Her 105 erkek çocuğa karşılık 100 kız çocuk doğuyor.

-Erkek beyni yüzde 14 oranında daha ağır. Buna karşılık kadınların iki beyin yarım küresindeki iletişim daha iyi olup, beyindeki kan dolaşımı da daha sağlıklı gerçekleşiyor.

-Erkek elinin ortalama uzunluğu 19.7 santimken, kadın eli ise 17.3 santimetre.

-Erkekler ileri yaşlara kadar, kadınlar ise menopoza kadar (yaklaşık 50 yaş civarı) dölleyebilme ve döllenebilme yeteneğine sahip.

-Kadınların yüzde 20’sinde, erkeklerin ise sadece yüzde 8′inde safra kesesi taşı oluşuyor.

-Erkekler kadınlardan daha hızlı yaşlanıyor. 55 yaşındaki bir kadın, beden gücünün yüzde 90′ına sahip. Oysa aynı yaştaki erkekte bu oran yüzde 70.

-35 yaşındaki erkeğin damar sistemi, 50 yaşındaki kadınınkine eşdeğer. Buna karşılık, kadında sadece cilt daha ince olduğu için daha erken yaşlanıp kırışıyor. Kadınlar yaşlanma olayını, psikolojik olarak erkeklerden daha güçlükle kabulleniyor.

-Erkekler, kadınlardan yüzde 50 oranında fazla kas hücresine sahip bulunuyor. Buluğ çağında erkeklerde kas hücrelerinin sayısı 20 misli, kadınlarda 10 katı artıyor. Erkek vücudunun yüzde 40′ı, kadın vücudunun yüzde 35′i kaslardan oluşuyor. Kadınlardan üçte bir oranında daha güçlü olan erkekler, bacakları daha uzun ve daha kaslı olduğu için kadınlardan daha iyi koşup daha uzağa zıplayabiliyor.

-Ortalama erkek 175 santim boyunda ve 73.5 kg ağırlığında. Göğüs çevresi 98.5 santim, beli 80.4 santim. Ortalama kadın 160 santim boyunda olup 61.2 kg’dir. Göğüs çevresi 90.1 santim olup kalça genişliği 96.5 santim ve beli de 74.3 santimdir.
-Gırtlaktaki ‘Adem elması’ adı verilen çıkıntı da sadece erkeklere hastır.

-”KADINLAR DAHA UZUN ÖMÜRLÜ”
Erkekler dakikada ortalama 16 kez, günde de 23 bin kere soluk alıp veriyor. Kadınlar ise dakikada 20-22 kez, günde 30 bin kez kere nefes alıp veriyor. Her iki cins de 12 bin litre hava soluyor.

-Erkekler ortalama 71.5 yıl, kadınlar 78 yıl yaşıyor.

-Erkeklerde 4.5 litre, kadınlarda 3.6 litre kan bulunuyor.

-Erkeklerin 140/88 olan tansiyonu da kadınlarınkinden yüksek. Bu değer kadınlarda 130/80 şeklindedir.

-Erkeklerin omuzları daha geniş, kolları ve bacakları daha uzun, kemikleri daha ağır, eklemleri de daha büyüktür. Buna karşılık kadınların kalça kemikleri daha geniş, eklemleri de daha oynaktır.

-Kadınların ses telleri daha kısa olduğu için sesleri de daha tizdir.

-Kadınların işitme ve koklama duyuları daha güçlüdür. Buna karşılık erkekler parlak ışığa karşı daha hassastır. Erkek gözü ayrıntıları daha iyi seçer.

-Erkeklerin vücut ısısı kadınlardan daha yüksektir.

-Kadınların saçları daha sık ve telleri daha dirençlidir. Saç kökleri kafa derisinden 2 milim daha derinde olduğu için erkeğinki kadar çabuk dökülmez.

-Kadınlar daha çok antikor üretir, bu sebeple de erkeklere kıyasla bakteri ve virüs hastalıklarına daha seyrek yakalanır.

-Erkeklerin sivilce sorunu daha fazladır. Bu da daha çok testosteron üretmesinden kaynaklanır. Bu hormon yağ bezelerini uyarır ve derideki gözeneklerin tıkanmasına, dolayısıyla sivilceye sebep olur.

-Sadece her 4 AIDS hastasından biri kadındır.

-Kadınlar, deri altındaki yağ tabakasının fazlalığı sebebiyle erkeklerden daha iyi yüzer.

Dünyada yaşanan bazı gerçekler...

Bir Japon kadını ortalama 84 yıl, bir Botswanalı kadın sadece 39 yıl yaşıyor. 

ABD ve İngiltere, gelişmiş ülkeler arasında en yüksek erken hamilelik oranına sahip. 

Çin’de 44 milyon kadın kayıp. 

Brezilya’daki Avon kadınlarının sayısı, asker sayısından fazla. 

2002′de idamların yüzde 81′i ABD, Çin ve İran’da gerçekleşti. 

İngiliz süpermarketleri, müşterileri hakkında hükümetten daha fazla bilgiye sahip. 

AB’deki her inek için verilen günlük 2.50 dolarlık sübvansiyon, Afrika’nın yüzde 75′inin günlük geçiminden daha fazla. 

70′in üzerindeki ülkede aynı cinsten iki kişinin ilişkisi yasak, 
9′unda ise cezası ölüm. 

Dünya nüfusunun beşte biri, günlük 1 dolarında altında gelirle yaşıyor. 

Rusya’da yılda 12 binin üzerinde kadın aile içi şiddet sonucunda hayatını kaybediyor. 

1 yılda 13.2 milyon Amerikalı, estetik ameliyat yaptırdı. 

Kara mayınları nedeniyle saatte bir insan ölüyor ve sakat kalıyor. 

Hindistan’da 44 milyon çocuk işçi var. 

Sanayileşmiş ülkelerde insanlar, günde 6-7 kg katkı maddesi yiyor. 

Dünyanın en çok kazanan sporcusu golfçu Tiger Woods, yılda 78 milyon dolar, yani saniyede 148 dolar kazanıyor. 

Amerikalı 7 milyon kadın, 1 milyon erkek yeme bozukluğu çekiyor. 

15 yaşındaki İngilizlerin yarısı uyuşturucu kullanmış, dörtte biri sigara içiyor. 

Washington’daki lobi endüstrisinde 67 bin kişi, her seçilmiş kongre üyesi için 125 kişi çalışıyor. 

Motorlu araçlar dakikada 2 insanı öldürüyor. 

1977′den bu yana ABD’deki kürtaj kliniklerinde 80 bin şiddet ve taciz vakası yaşandı. 

Mc Donalds’ın altın kemerini tanıyanların sayısı, Hıristiyan tacını tanıyanlardan fazla. 

Kenya’da bir ailenin gelirinin üçte biri rüşvete gidiyor. 

Dünyadaki yasadışı uyuşturucu pazarı 400 milyar dolar. 

Amerikalıların üçte biri, uzaylıların geldiğine inanıyor. 

150′den fazla ülkede işkence var. 

Her gün dünya nüfusunun yedide biri, yani 800 milyon insan aç kalıyor. 

Amerikalı siyah erkeklerin hapse girme ihtimali, yüzde 33. 

Dünyanın üçte biri savaş halinde. 

Sigara içenlerin yüzde 82’si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor. 

Silahlı çatışmaların dörtte biri, doğal kaynakları ele geçirmek için yaşanıyor. 

Afrika’da 30 milyon kişi AIDS. 

Her yıl 10 dil ölüyor. 

İntiharla ölenlerin sayısı, çatışmalarda ölenlerden fazla. 

ABD’de her hafta ortalama 88 öğrenci sınıfa silah getiriyor. 

Dünyada en az 300 bin düşünce suçlusu var. 

Her yıl 2 milyon genç kız ve kadın sünnet ediliyor. 

Silahlı çatışmalarda 300 bin çocuk asker savaşıyor. 

ABD, pornografiye yılda 10 milyar dolar harcıyor. 

ABD, “haydut devlet” diye ilan ettiği 7 ülkeden 33 kat daha fazla askeri harcama yapıyor. 

Dünyada 27 milyon köle var. 

Amerikalılar çöpe saatte 2.5 milyon plastik şişe atıyor, yani her üç haftada bir Ay’a ulaşmaya yetecek uzunlukta şişe birikiyor. 

Sıradan bir İngiliz, günde yaklaşık 300 defa sokaklardaki güvenlik kamerasına yakalanıyor. 

Yoksul aile çocuklarının psikolojik sorun yaşama ihtimali, zengin 
aile çocuklarına göre 3 kat daha fazla.

Dünyada ki önemli buluşlar ve tarihleri...

1280 İlk gözlük İtalya'da yapıldı..

1453 Copernicus, gezegenlerin Dünyanın etrafında değil, Güneş'in etrafında döndüğünü ortaya atan kuramını yayımladı. 

1592 Galileo, cisimleri 30 kez büyüten bir teleskop yaptı. 

1614 İskoçyalı matematikçi John Napier logaritma cetvelini icat etti. 

1618 Johannes Kepler, gezegenlerin Güneş'in çevresinde çizdikleri elips biçimindeki yörüngeleri betimleyen yasaları yayımlar. 

1622 Blaise Pascal, babasının vergi hesaplarında kullanması için bir toplama makinesi icat etti. 

1668 Isaac Newton ilk aynalı teleskopu yaptı. 

1687 Newton'un, evrensel çekim yasalarını formülleştirdiği Principia başlıklı kitabının yayımladı. 

1698 Thomas Savery'nin yaptığı ilk buhar makinesi, su altında kalan madenlerdeki suyu dışarı pompalamada kullanıldı. 

1752 Benjamin Franklin, yıldırımın elektrikten kaynaklandığını gösterdi. 

1783 Marquis de Jouffroy d'Abbans ilk buharlı gemiyi yüzdürdü. 

1783 Montgolfier Kardeşler bir sıcak hava balonunu başarıyla uçurdu. 

1789 Lavoisier'nin, 33 elementi sıraladığı ve bu elementlerin adlandırılması ile ilgili modern sistemi sunduğu "Kimyasal Adlandırma Yöntemi" yayımlandı. 

1796 Edward Jenner, bir çocuğu çiçek hastalığına karşı aşıladı. 

1799 Alessandro Volta, ilk elektrik bataryasını yaptı. 

1801 İlk denizaltılardan olan Nautilus ilk yolculuğunu tamamladı. 

1804 Richard Trevithick raylar üzerinde giden ilk buharlı lokomotifi yaptı. 

1826 Fransız fizikçi Joseph Niepce tarihteki ilk fotoğrafı çekti. 

1829 George Stephenson, en iyi buharlı lokomotif tasarlama ve yapma yarışmasını kazandı. Rocket adlı bir lokomotif üretti. 

1830 İlk dikiş makinesi Fransız terzi Barthelemy Thimonnier tarafından tasarlandı. 

1836 Samuel Colt, yaptığı hızlı ateş eden tabanca "altıpatlar" ın patentini aldı. 

1837 Isambard Kingdom Brunel, ilk kıtalararası buharlı gemiyi yüzdürdü. 

1837 İki İngiliz mucit William Cooke ve Charles Wheatstone ilk elektrikli telgraf makinesini yaptı. 

1838 Samuel Morse kendi geliştirdiği Morse alfabesini ilan etti. 

1841 Michael Faraday, hareketli bir mıknatıstan elektrik akımı elde etti. 

1843 Samuel Morse, telgraf mesajlarında kullanılmak üzere nokta ve çizgilerden oluşan ünlü mors alfabesini icat etti. 

1846 Amerikalı bir dişçi bir çene ameliyatında acıyı hissettirmemek için eter kullandı. 

1848 İlk yürüyen merdiven, New York'ta turist çekmek için kuruldu. 

1849 Çengelli iğne icat edildi. 

1857 New York'ta bir dükkan asansörü olan ilk bina oldu. 

1860 Belçikalı Etienne Lenoir ilk içten yanmalı motoru yaptı. 

1863 İlk metro (yeraltı demiryolu) hattı Londra'da işletmeye açıldı. 

1868 Gregor Mendel, bezelye bitkileriyle yaptığı, modern genetik kuramının temellerini oluşturan araştırmalarını bitirdi. 

1876 Alexander Graham Bell ilk telefon konuşmasını yaptı. 

1877 Edison fonografı icat etti. 

1878 Joseph Swan elektrik ampulünü icat etti. 

1879 Ernst von Siemens elektrik döşenmiş bir hat üzerinde giden ilk elektrikli treni sergiledi. 

1881 Emile Berliner, yassı plaklar kullanan ilk gramofonu yaptı. 

1885 Louis Pasteur, bir dizi aşı yaparak, kuduz bir köpek tarafından ısırılmış bir çocuğun yaşamını kurtardı. 
1885 Fizikçi Heinrich Hertz elektromanyetik dalgaların varlığını gösterdi. 

1889 Edison'un yardımcısı Charles Batchelor sinema filmlerinin seslendirilmesi üzerine deneyler yaptı. 

1890 Daimler motor şirketi, dört tekerlekli ve akaryakıtla çalışan otomobil üretimine başladı. 

1895 Wilhelm Röntgen, X-ışınlarını buldu. 

1898 Valdemar Poulson, modern teybin öncüsü olan bir cihaz yaptı. 

1901 İlk radyo transistörünü Marconi geliştirdi. 
1902 İtalyan Guglielmo Marconi, Manş Denizi üzerinden radyo dalgalarıyla mesaj iletmeyi başardı. 

1903 Amerikalı Wright Kardeşler ilk motorlu uçağın uçuşunu gerçekleştirdi. 

1903 Henry Ford, yeni araba fabrikasıyla seri üretim tekniğini getirdi. 

1903 Willem Einthoven, kalbin işleyişini kaydeden elektrokardiyografi cihazını icat etti. 

1904 John Fleming'in geliştirdiği cam diyotlar radyo cihazlarının vazgeçilmez parçası oldu. 

1910 Fransız Henri Fabre, tekerlekleri olmayan ve su üzerinde seyredebilen bir uçak geliştirerek ilk deniz uçağını icat etti. 

1911 Marie Curie, radyoaktiflik konusunda kendi başına yaptığı çalışmalardan dolayı Nobel Ödülü aldı; böylece de bu ödülü iki kez alan ilk kişi oldu.

1911 Ernest Rutherford, atomun merkezinde bir çekirdek olduğunu gösterdi. 

1919 Einstein, "Genel Görelilik" konusundaki yazısını yayınladı. 

1921 Philip Drinker, hastaların solunum yapmasına yardım etmek için "demir ciğer"i icat etti. 

1922 İlk mikrofilm tanıtıldı. 

1926 John Logie Baird ilk televizyon görüntüsünü başarıyla iletti. 

1926 Robert Goddard ilk sıvı yakıtlı roketi fırlattı...

1926 ABD'li Profesör Robert Hutchinson Goddard ilk sıvı yakıtlı roketi geliştirdi. Gaz ve sıvı oksijenle işleyen roket, 12,5 metre yüksekliğe çıktı ve 56 metre yol aldı. 

1928 Bugün penisilin dediğimiz bir oluşumun bakterileri öldürmesi Alexander Fleming'in dikkatini çekti. 

1933 İki Alman bilim adamı Max Kroll ve Ernst Ruska elektron mikroskobunu yaptı. 

1938 Macar mucit Lazlo Biro, bıro da denilen bilye uçlu tükenmez kalemi icat etti. 

1938 Amerikalı Chester Carlson ilk fotokopi makinesini icat etti. 

1939 İgor Sikorsky adlı bir Rus mühendis tarafından ilk helikopter yapıldı. 

1942 Wernher von Braun, Almanya'nın ilk uzun menzilli füzesi olan V-2'yi fırlattı. 

1942 Enrico Fermi, ABD'nin Chicago kentinde, nükleer enerjinin denetim altına alınabildiği bir nükleer reaktör yaptı. 

1946 John Mauchy ve John Eckert'in geliştirdiği, Amerika'nın ilk elektronik bilgisayarı ENIAC halka gösterildi. 

1953 Francis Crick ile James Watson DNA molekülünün yapısını keşfetti. 

1957 Sovyetler Birliği tarafından Dünyanın çevresinde dönen insan yapımı ilk cisim Sputnik I fırlatıldı. 

1960 Theodore Maiman ilk lazeri yaptı. 

1962 Telefon konuşmalarının yanında canlı televizyon görüntülerini de ileten Telstar adlı uydusu fırlatıldı. 

1977 Dünyanın tekrar kullanılabilen ilk uzay gemisi olan Uzay Mekiği, ABD tarafından fırlatıldı. 

1982 Philips ve Sony şirketleri kompakt diski çıkardı... diğer adı CD. 

1987 İlk sayısal ses bantları (DAT) üretildi. 

1990  Görüntü kalitesi çok yüksek olan... yüksek çözünürlüklü televizyon (HD-TV) yayını ilk kez yapıldı.  

Ayrıca bazı rakamlar...

Dünyanın en soğuk yeri: Vostock II- -89,2 C
Dünyanın en kalabalık ülkesi: Çin–1.237.000.000 kişi
Dünyanın en geniş ülkesi: Rusya–10.610.083 km²
Dünyanın en küçük ülkesi: Vatikan–0.272 km².
Dünyanın en kalabalık şehri: Tokyo-Japonya–26.500.000 kişi
Dünyanın en uzun binası: Suyong Bay Tower-Pusan(Güney Kore): 88 kat 462 m.
Dünyanın en uzun demiryolu tüneli: Seikan-Japonya–53,9 km.
Dünyanın en uzun karayolu tüneli: St.Gotthard-İsviçre-16.4 km.

Dünyanın en uzun kanalı: Panama kanalı-Panama–81,5 km.
Dünyanın en uzun köprüsü: Akashi-Japonya–1.990 m.
Dünyada en çok konuşulan dil: Çince (mandarin)-885.000.000 kişi
Dünyanın en çok ülke ile sınırı olan ülke: Çin (15 ülke ile sınırı var)
Dünyanın en yüksek yerleşim yeri: Webzhuan, Çin-Deniz seviyesinden 5.090 m. yukarıda
Dünyanın en alçak yerleşim yeri: Calipatria, Kaliforniya, ABD - deniz seviyesinin 54 mt. Altında
Dünyanın en uzun kesintisiz sınırı: ABD-Kanada sınırı.
Dünyanın en yüksek şelalesi: Angel-Venezuela–1.000 m.

Dünyanın en büyük nehri: Nil-Afrika
Dünyanın en yüksek dağı: Everest-Asya–8.848 m.
Dünyanın en büyük çölü: Büyük Sahra Çölü-Orta/Kuzey Afrika
Dünyanın en büyük yanardağı: Tambora-Endonezya
Dünyanın en büyük mağarası: Carlsbad Mağarası-New Mexico, ABD
Dünyanın en büyük gölü: Hazar Denizi-Orta Asya–394.299 km²
Dünyanın en büyük adası: Grönland-Kuzey Atlantik–2.175.597 km²
Dünyanın en sıcak yeri: Al’Aziziyah-Libya–57,7 C.

Kaynak: http://www.gezmek.org/

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol